TÜRK-İŞ’TEN GEÇİCİ İŞÇİLER HAKKINDA YAZI

TÜRK-İŞ Yönetim Kurulu, kamuoyunda geçici işçi olarak bilinen 5 ay 29 gün geçici iş pozisyonunda çalıştırılan işçiler hakkında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’na yazı yazdı.

2

Yazıda şu ifadelere yer verildi;

“Çalışma hayatında çözüm bekleyen konulardan birisi de geçici işçilerin sorunlarıdır.

Bilindiği üzere, 2007 yılında çıkarılan 5620 sayılı Kanun’la, kamu kesiminde altı aydan fazla çalışan geçici işçiler daimi işçi kadrolarına alınmıştı. Ancak aynı kanunun geçici 1. Maddesiyle, 6 aydan daha az çalışan geçici işçilerin sürekli işçi kadrosuna geçirilmeyeceği ve geçici iş pozisyonlarında çalıştırılmaya devam olunacağı düzenlemesi yapılmıştır.

Kanun sadece 2006 yılında altı ay çalışanları kapsadığından, başta şeker fabrikalarında, tarım işletmelerinde, demiryollarında, bazı üniversitelerimizde ve orman idaresinde yıllardır çalışanlar kadroya alınmamıştır. Bu şekilde yirmi-yirmi beş yıl çalışmak durumunda olan işçiler mevcuttur. Halen devam eden bu haksızlığın ve mağduriyetin giderilebilmesi maalesef şimdiye kadar mümkün olmamıştır.

Geçici işçiler ilgili kanun gereği yılda en fazla 179 gün (5 ay 29 gün) çalıştırılmaktadır. Bu işçilerin emeklilik için gereken prim gün sayısını doldurabilmeleri de, kısa süreli bir başka iş bulup çalışabilmesi de, elde ettikleri ücret geliriyle bütün yıl geçinebilmeleri de zor olmaktadır.

Aslında geçici işçilerin çoğu kamunun asli işlerinde çalıştırılmaktadır. Bu işçiler altı aydan daha az çalıştırılırken, aynı iş için, daha sonra taşeron işçisi istihdam edilmektedir. Geçici işçilerin, çalıştıkları kurumun ihtiyaç duyduğu süreler için çalıştırılmaları esas olmalıdır. Böylece işçilerin sürekliliği sağlanacak ve çoğu işyerinde alt işveren uygulamasıyla hizmet alımı ihalesine gidilmesine de ihtiyaç kalmayacak, daha yüksek bir maliyet ödenmesine de gerek duyulmayacaktır.

Alt işveren (taşeron) işçilerinin istihdam şartlarının düzenlenmesi için çalışmaların kısa bir sürede sona erdirilmesi düşünülürken, kamuda çalışan geçici işçilerin sorunu da kapsama alınmalı, işçiler arasında aynım yapılmamalıdır. Yıllardır başarılı olarak çalışan, bilgi, beceri ve deneyimleri ile işyerine faydalı geçici işçilerin mağduriyetleri artık sona erdirilmelidir. Kuramlarının ihtiyaç duyduğu süre kadar (çalışmalarına sekiz ay ihtiyaç duyuluyorsa sekiz ay, on bir ay ihtiyaç duyuluyorsa on bir ay, on iki ay ihtiyaç duyuluyorsa on iki ay) istihdam edilmeleri uygun olacaktır.” denildi.

Saygı, minnet ve özlemle anıyoruz…

0D8C1151-BBC7-4E11-914D-037611E7E276

ATALAY, ZONGULDAK’ta…

zonguldak2

Genel Başkan Ergün Atalay, 21 saatlik madenden çıkmama eylemini sonlandıran işçilere Ankara’daki görüşmeleri aktardı. Sendika binasından madencilere seslenen Atalay, “Şu anda TTK sahalarıyla ilgili çıkan 58. Madde kapsam dışında olacak. Bunun içinde olmayacak. Bir sıkıntımız ve problemimiz yok. Özelleşmeyle ilgili bir tedirginliğimiz ve kaygımız yok” diye ifade etti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na bağlı Türkiye Taşkömürü Kurumu Genel Müdürlüğü’ne bağlı maden ocaklarında çalışan işçiler dün sabah madenden çıkmama kararı aldılar. Eylemin 21 saat sonra sona ermesiyle birlikte madenden çıkan işçiler Genel Maden İşçileri Sendikası’nın yolunu tuttu.

Ankara’dan Zonguldak’a gelen Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, GMİS’in penceresinden alanı dolduran onlarca maden işçisine seslendi. TTK’nın sahalarının torba yasadaki 58. Maddeden çıkartıldığını anlatan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, “Bu 58. Maddeyle ilgili 15 gündür süren GMİS’in takip ettiği bir süreç vardı. Bu 15 gün süreç zarfında 3-4 kez Türk-İş’e geldiler. Talepleri şuydu, ’58. Madde meclisten geçerse Zonguldak’taki madenler özelleşiyor’ diye bir tedirginlik vardı. O süreç zarfında konuştuğumuz yetkililerin tamamı özelleştirme olmadığını, kimsenin burnunun kanamayacağını söylemelerine rağmen dün sabah kardeşlerimiz madene girdiler ve bir daha çıkmadılar. GMİS Genel Başkanı Ahmet Demirci Ankara’ya geldi. Enerji Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığı’nın bütün bürokratları AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş işin içinde herkes işin içindeydi. Bu konuyu beraber tartıştık. Onlar yine bunun problem olmayacağını söylemelerine rağmen sonra bize sordular. ‘Nasıl rahatlarsınız, ne yazalım?’ Biz torba yasaya 58. Maddeye, ‘Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun devlet eliyle işletilen sahaları hariç’ diye bu iki kelimeyi koymalarını istedik. Onlar da ‘Tamam’ dediler. Öyle anlaştık. Oradan da çıkıp buraya geldik. Şu anda TTK sahalarıyla ilgili çıkan 58. Madde kapsam dışında olacak. Bunun içinde olmayacak. Bir sıkıntımız ve problemimiz yok. Özelleşmeyle ilgili bir tedirginliğimiz ve kaygımız yok” ifadelerine yer verdi.

“PERŞEMBE GÜNÜ MECLİSTE GÖRÜŞÜLECEK”

Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Torba Yasa’nın meclise getirilmesi halinde 58. maddenin sendikanın istediği şekliyle yenileneceğinin altını çizdi. Kentteki kullanılmayan madenlerin de özel şirketler aracılığıyla işletileceğinin de altını çizen Atalay, şöyle devam etti: “Bu maddeyle ilgili de Perşembe günü bu yasayı eğer meclise getirirlerse öğleden sonra bir takvimi müzakere yapılacak. Bu madde ilave edilecek. Bizim arzu ettiğimiz gibi olacak. İşin özeti bu. Bunu konuşurken redevanslı sahalar ve kullanılmayan ocaklar var. Onların ifadesi de kısa zamanda buraları büyük firmalar eliyle işletileceğini, insanların buralarda çalışacağını ifade ettiler. Ama bizim için esas ilgilendiren bölüm şu anda TTK’nın kendi sahaları bu kapsam dışında tutulmasıydı. Arkadaşların ve bizim talebimiz oydu.”

“KARAMSARLIĞA KAPILMANIN ANLAMI YOK”

“’Burada Zonguldak’ta özellikle her bir yasa tasarısında gündeme gelen TTK özelleşecek mi?’ sorusu gündeme geliyor. Siz net olarak sordunuz mu? Bakanlığın böyle bir çalışması var mı?” sorusuna ise Genel Başkan Ergün Atalay, “Böyle bir çalışması yok. Böyle bir şey yapmazlar. Böyle bir şey olmaz. Ben buradayım. Allah muhafaza böyle bir çalışma olursa sonra ben kapatırım kendimi aşağıya. Sonra beni çıkartamazsınız. Haberiniz olsun. Bu işin esprisi böyle bir çalışma yok. Problem de yok. Sıkıntı da yok. Karamsarlığa kapılmanın anlamı yok. Özellikle de Enerji ve Çalışma Bakanlığının bürokratlarına teşekkür ediyorum. Samimi söylüyorum bütün bürokratlar elindeki dosyalar ve belgeleriyle sendikacı arkadaşlarımıza bunu ispat ettiler. Arkadaşlarım evine gitsinler dinlensinler” ifadelerine yer verdi.

Atalay, sendika ziyaretinin ardından Zonguldak’tan ayrıldı. Sendika binasının girişinde çorba ikram edilen işçiler, Atalay’ın açıklamalarının ardından evlerinin yolunu tuttu.

TÜRK-İŞ ve Sendikamız Genel Başkanı Ergün ATALAY, 20 Ekim 2017 Cuma günü Demiryol – İş Sendikası Adana Şube Başkanlığını ziyaret etti.

Burada gazetecilere açıklamalarda bulunan ATALAY, taşeron işçi sorunuyla ilgili olarak, “Taşeronun yıl sonuna kadar biteceğini kamuoyu biliyor. 1 milyona yakın ailesiyle birlikte 5 milyon civarında büyük bir kitle var. Bunların sıkıntıları devam ediyor. Bu sene bitmeden bu sıkıntıların çözüleceğiyle ilgili bütün devlet yetkilileri açıklamalar yapıyor. Ben de bu konudan çok umutluyum. Yıl sonuna kadar taşeronun biteceği kanaatindeyim. Ama biterken işçilik işi yapanın işçi, memurluk işi yapanın memur olması gerekiyor. Bizim TÜRK-İŞ olarak talebimiz bu” diye konuştu.

“Taşeronlular, sosyal haklardan mahrum kişiler”

Taşeron sorununa önceki yıllarda devletin kendisinin şirket kurup insanları orada çalıştırdığından bahseden ATALAY, “Taşeron dışında bir çalışmanın boyutunu bilmememize rağmen devlet bir şirket kurup onun altında çalışacaklar diye bir kanaat var Türkiye’de bunu biliyoruz. Devlet taşeron olmuş bunun bir özelliği yok. Bunu düşünüyorlarsa bundan vazgeçsinler. Taşeron işçiler iş yerine giderken huzurlu gitsinler. Bunlar kıdem tazminatından, sosyal haklardan mahrum kişiler. İnşallah sorunlar çözülecek” ifadelerini kullandı.

İş kazaları

ATALAY, son 8 ayda bin 338 kişinin bir bölümünün iş kazası, bir bölümünün de iş cinayetine kurban gittiğini dile getirdi.

Şırnak’ta kömür ocağında meydana gelen göçüğe değinen Atalay, “Birkaç gün önce Şırnak’ta birilerinin kapalı dediği, birilerinin açık dediği ocakta 7 insanımız göz göre göre toprağın altında can verdiler. Onun öncesinde Siirt Madenköy’de oldu. Son 3 yılda Ermenek, Soma’da oldu.” dedi.

ATALAY, günde ortalama 200 bin kişinin madenlerde çalıştığını vurgulayarak şunları kaydetti:

“Bunların 130 bini kömür madeninde, geri kalanı mermer, bakır, altın ve kumda çalışıyor. 200 bin kişinin bu işlerle ilgilendiği, çalıştığı bir ortamda dünyanın en geri kalmış ülkesinde bile günde 10 işçi iş kazasına, iş cinayetine kurban gitmiyor. İnsanları yaşatmakla ilgili devlet çalışma yapmak durumunda. İşçi Sağlığı İş Güvenliği gibi mükemmel bir kanun yapıldı. Kanunu uygulamazsanız bu kanunun bir önemi kalmıyor. Onun için birinci önceliğimiz imkan varsa kazalarla ilgili sayıyı sıfıra indirmek, imkanlar nisbetinde de ne kadar düşürebiliyorsak bunu aşağıya çekmek. Ağır yaptırımlar uygulamalı. Birisi kapalı ocağı çalıştırıp da orada insanlar ölüyorsa ha silahla, ha ocakta insanların ölmesine sebep olmuşsun. Bununla ilgili biz üzerimize düşeni yapmakla mükellefiz.” dedi.

Düzenlenen toplantıya üyelerimizde katıldı.

Türk-İş’den Maliye Bakanına Mektup

Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğunu ücretlilerin teşkil ettiği malumlarınızdır. Gelir ve kazanç üzerinden alınan verginin yaklaşık üçte ikisi ücretliler tarafından ödenmektedir. Ticari ve serbest kazanç sahiplerinin önemli bir bölümün ise vergi mükellefi yapılamadığı da bilinmektedir.

Ücretliler üzerinde, doğrudan gelir ve kazanç üzerinden alınan vergilerle birlikte dolaylı olarak, mal ve hizmet üzerinden alınan, yapılan harcamalardan kaynaklanan vergiler de söz konusudur. Toplam vergi gelirleri içinde yüzde 70’lere ulaşan dolaylı vergiler çalışanların vergi yükünü daha da artırmaktadır.

Anayasanın “vergi ödevi” başlıklı 73’üncü maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür” ifadesi yer almaktadır. Bu düzenlemeden amaçlanan, herkesin kamu harcamalarını finanse etmek üzere vergi ödemek yükümlülüğü olduğu ve fakat bu ödemenin mali güce göre olması gerektiğidir. Çok bilinen tanımıyla vergi adaleti “az kazanandan az, çok kazanandan çok” vergi alınarak sağlanacaktır.

İşçiler üzerindeki vergi baskısı, ücretliler lehine olan ayırım ilkesinden vazgeçilerek vergi tarifesinin teke indirilmesi ve çalışanların üçüncü dilimdeki gelir vergisi tarifesine uygulanan vergi oranının yüzde 20’den yüzde 27’ye yükseltilmesi nedeniyle artmıştır. 2018 yılında yüzde 27 olan üçüncü dilimin yüzde 30’a yükseltilmek istenmesi çalışanları daha da mağdur edecektir. Gelir vergisi tarifesi artışının enflasyonun altında belirlenmesi de bir diğer mağduriyet konusu olmaktadır.

Doğrudan ve dolaylı vergilerin en büyük ödeyicisi olan işçileri, işverenler ile aynı oranlarda vergilendirmek haksız ve adaletsiz bir uygulamadır.

Ücretlilerin üzerindeki vergi yükünün bir diğer önemli ve olumsuz etkisi de, vergi kesintileri nedeniyle işçinin eline geçen net ücretin yılbaşına göre geçen aylar içinde giderek gerilemesidir. Bu konu toplu sözleşme görüşmelerinin de çıkmaza girmesine neden olmaktadır.

Vergi yapısındaki çarpıklık nedeniyle bağıtlanan toplu iş sözleşmesiyle belirlenen ücret zammı anlamını yitirmekte ve sözleşmeyle sağlanan ücret artışının çoğu ilerleyen aylarda gelir vergisi ödemesine gitmektedir. Örneğin 2018 yılında aylık net 3.000 TL olan ücret, Temmuz ayında toplu iş sözleşmesi ile yapılan zamma rağmen yılsonuna doğru aylık 323 TL eksilmektedir. Üçüncü dilim oranının yüzde 30’a yükseltilmesiyle bu eksilme 429 TL olmaktadır.

Türkiye’de vergi alanında gerçek anlamda yapılacak iyileştirme, ancak ücretliler aleyhine var olan bu adaletsiz yapının değiştirilmesiyle mümkün olacaktır. Öncelikle emek üzerindeki vergi yükünün azaltılması ve verginin geniş kitlelere adil bir şekilde yansımasının sağlanması gerekmektedir. Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak gelir ve servet elde edenler, topluma karşı yükümlülüklerini yerine getirmeli ve kazançları oranında vergi ödemeleri sağlanmalıdır.

Talebimiz ve beklentimiz, gelir vergisi tarifesinde yapılacak değişikliğin, ücretli çalışanlar aleyhine olan bu haksız ve adaletsiz durumun ortadan kaldırılması ve işçiler lehine iyileştirme getirecek düzenlemelerin yapılmasıdır.

Genel Başkan Ergün Atalay İzmir Şube İşyerlerini Ziyaret etti…

haber

15.08.2017 tarihinde Türk İş Genel Başkanı Ergün Atalay, İzmir Metro, İZBAN ve TCDD çalışanları ile bir araya geldi.
İlk olarak Alsancak’ta İZBAN AŞ. makinist ve çalışanları ile buluşan Atalay, daha sonra Mevzuat Sekreterimiz İsmail Baygın, TCDD 3. Bölge Müdürü Selim Koçbay, İzmir Şube Başkanı Hüseyin Ervüz ,TCDD Taşımacılık İzmir Koordinatörü Müslüm Yurdakul , İzmir Şube Sekreterimiz İzzet Ceviz, İzmir Şube Mali Sekreterimiz Hamdullah Giral ve sendika temsilcileri ile Alsancak istasyondan İZBAN ile Halkapınar’a hareket etti.

Burada 3. Bölge Halkapınar Loko Bakım Atölye Müdürlüğünde demiryolu çalışanları ile biraraya geldi.
Üyelerimiz ile sohbet eden Atalay, Çalışma Hayatında yaşanan güncel konular hakkında bilgi verdi.

Aziz Milletimizin Şehitleri Anma, Demokrasi ve Milli Birlik gününü en içten duygularımızla kutluyoruz

“Devletimiz ve milletimizin istiklal ve istikbaline kastetmeye teşebbüs eden hain FETÖ terör örgütünün kanlı darbe girişimini tarihte eşi benzeri görülmedik bir kahramanlıkla bertaraf eden aziz milletimizin “15 Temmuz Şehitleri Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü”nün birinci yıl dönümünü kutluyoruz

 

15 Temmuz, Devlet içine sızmış, ülkemizi parçalamak ve milli iradeyi yok etmek isteyen hainlere karşı, yüce milletimizin sarsılmaz azmi, yüksek iradesi, vatanseverliği ve kahramanlığı ile kazanılmış tarihe altın harflerle yazılmış şanlı bir demokrasi zaferidir.

Büyük Türk Milleti tarihten gelen onurlu duruşunu bir kez daha göstererek sokaklarda kenetlenerek ve tüm değerlerine sahip çıkarak terör örgütü destekli bu darbe girişimine en büyük cevabı vermişlerdir. Türk halkının birlik ve beraberlik içerisindeki dayanışması ile 15 Temmuz darbe girişimi önlenmiştir. Türk halkı ülkemizi yeniden karanlık dolu günlere götürmek isteyen FETÖ zihniyetine karşı ülkemizin dört bir tarafında tek vücut olarak en başta milli iradeye, demokrasiye ve ülkemize sahip çıkma inancını tüm Dünya’ya bir kez daha göstermiştir.
15 Temmuz, milletimizin; kökü nerede olursa olsun, hangi güce dayanırsa dayansın, iradesini hangi odağa teslim ederse etsin, bu millete ve bu ülkeye ait olmayanlara karşı tarihi bir meydan okumasıdır.

Bilinmelidir ki, Ülkemizin bölünmez bütünlüğüne, birliğine ve dirliğine yönelik hain saldırılara karşı, aziz Milletimiz, geçmişten aldığı ilhamla, milli birlik ve beraberlik şuuru içinde, hür ve bağımsız yaşama azim ve kararlılığını ilelebet sürdürecektir.

Her türlü zorlukları aşarak kurduğumuz Devletimizi, birlik ve beraberlik içinde, bin yıldan bu yana sürdürdüğümüz kardeşlik ruhuyla daha da yüceltmek ve güçlendirmek temel sorumluluğumuzdur. Bunun için, sosyal, kültürel, ekonomik ve diğer alanlarda bölgemizde ve dünyada gelişmiş ülkeleri aşmak için çok çalışmalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle, 15 Temmuz da Türk Milleti’nin varlığına ve istikbaline ağır bir darbe vurmak isteyenlere karşı gövdesini siper eden şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, gazilerimizi şükran ve minnetle anarken, Aziz Milletimizin Şehitleri Anma, Demokrasi ve Milli Birlik gününü en içten duygularımızla kutluyoruz.”

 

 

DEMİRYOL-İŞ YÖNETİM KURULU